Vergi Müfettişleri Vakfı

Haberler 30.12.2015


SAHTE BELGE, KULLANMA ! “3 Yıldan 5 Yıla kadar Hapis”



Ülkemizde son yıllarda sahte belge (fatura) kullanımı yaygınlaşmıştır. Önceleri sadece birkaç sektörde görülen sahte belge kullanımı artarak, hemen her sektörde görülmeye başlanmıştır.  Son yıllarda yapılan vergi incelemelerinin yarısından fazlasını sahte belge düzenleme/sahte belge kullanımı yönünden yapılan incelemeler oluşturmaktadır.

Kayıt dışılığın yüksekliği, haksız rekabet ortamı, yurt dışından kaçak mal girişleri, spot piyasa koşulları, girdi maliyetlerinin yüksekliği, belgesiz emtia bulma kolaylığı, belge düzeninin tam olarak yerleştirilmemiş olması,  vergi bilinci eksikliği, bazı vergi oranlarındaki yükseklikler, vergi ödememe isteği gibi nedenler,  mükellefleri vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmemeye ve  mümkün olduğu kadar vergi ödemeden kurtulma yollarına itmektedir. Bunun neticesinde; bütün amacı sadece fatura düzenlemek ve komisyon karşılığında bu faturaları satarak mükelleflerin vergi kaçırmasına yardımcı olmak olan paravan firmalar ortaya çıkmıştır.

Öte yandan, bilerek sahte belge (fatura) temin edip kullanan mükellefleri önemli yaptırımlar beklemektedir. Mükellefler, sadece vergi ve yüklü para cezaları ile değil, hürriyeti bağlayıcı cezalar ile  de karşı karşıya kalmaktadırlar.

Mükelleflerin bilerek veya bilmeyerek mağduriyet yaşamamaları için, uyarma amaçlı  sahte belge kullanımına ilişkin özet bilgilere yer verilmiştir.

1-Üç Yıldan 5 Yıla Kadar Hapis Cezası İle Cezalandırılır.

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359 ncu maddesinin b fıkrasında; “Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.” Hükmü yer almaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesinde  kanunun açık bir şekilde suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilmeyeceği belirtilmiştir. Yine aynı kanunun 21’nci maddesinde suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır denilmektedir. Buna göre; failin fiilin oluşturduğu suçtan sorumlu tutulabilmesi için kastın mevcudiyeti gerekmekte olup, kasten hareket edilmiş sayılabilmesi için de suçu oluşturan fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması, dolayısıyla da bunun araştırılması icap etmektedir.

Kanunda yazılı tipik fiil bir icra veya ihmal hareketinde bulunmak suretiyle işlenir. Bu nedenledir ki, suçun varlığı için icra veya ihmal biçiminde bir hareketin mevcudiyeti şarttır. Suçun maddi unsuru kanunda suç olarak belirtilen fiilin gerçekleşmesidir. Örneğin; sahte belgelerin temin edilerek kayıtlara intikal ettirilmesi durumunda suçun maddi unsuru tamamlanmış olmaktadır.

Türk Ceza Kanunu’nun 21 inci maddesinde yer alan ve “Suçun oluşumunu” kastın varlığına bağlayan; “kastı” ise suçun yasal tanımındaki unsurların bilerek istenerek gerçekleşmesinde arayan düzenlemenin, TCK dışındaki özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalardaki suçlara ilişkin olarak uygulanacağını öngören 5 inci maddesi nedeniyle Vergi Usul Kanunu için de geçerli olacağı açıktır. Örneğin; yüksek tutarlarda ve birden fazla şahıs/firmadan sahte faturaların temin edilmesi;  sahte faturaların ödenecek vergileri azaltmak ya da hiç vergi ödememek için maliyet/giderlere kaydedilmesi; sahte faturaların muvazaalı işlemleri gizlemek amacıyla alınması; piyasadan faturasız alınan mal ve hizmetlerin yasal defterlere  girişinin yapılabilmesi için, bu mal ve hizmetler için sahte fatura temin edilmesi; ödeme çıkan KDV dönemlerinde, KDV ödememek  amacıyla temin edilen sahte faturaların kayıtlara intikal ettirilip, ilgili dönem beyannamelerine yansıtılması; haksız yere  verginin geri alınmasına sebebiyet verilmesi amacıyla sahte faturaların kullanılması gibi tespitler, bilerek sahte belge (fatura) kullanıldığının, dolayısıyla  sahte fatura kullanma fiilinin bilinçli irade ile işlenmiş olduğunun, suçta kasıt unsurunun bulunduğunun  göstergeleridir.

Suçun kanuni unsuru işlenen fiilin kanunda yazılı tanıma uygun olmasıdır. Bu unsur, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bir sonucudur. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesinde; “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.” denilmek suretiyle, suçun varlığından bahis için kanuni unsurun mevcut olmasının şart olduğu ortaya konulmuştur. O halde, bir fiilin suç olarak nitelendirilebilmesi için kanunda açık bir şekilde suç olduğunun belirtilmesi ve yine suç olarak belirtilen fiil için kanunda bir cezanın öngörülmesi gerekmektedir.

Sahte belge kullanma fiili, 213 sayılı V.U.K. nun 359 uncu maddesinin b fıkrasında kaçakçılık suçu olarak tanımlanmıştır. Burada sahte belge tanımı yapılmış ve belgelerin asıl ve suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya kullananlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verileceği hususu belirtilmiştir. (*) (**)  Dolayısıyla; sahte faturaların temin edildiğinin, kullanıldığının ve kasıt unsurunun bulunduğunun tespit edilmesi halinde, 213 sayılı V.U.K. nun 359’uncu maddesinin b fıkrasına göre suçun kanuni unsuru tamamlanmış bulunmaktadır.

(*) 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 360 ncı maddesinde; “359 uncu maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, Türk Ceza Kanununun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir.” Hükmü yer almaktadır. Buna göre; kaçakçılık suçlarının işlenişine iştirak eden, ancak bu suçların işlenmesinde menfaatini bulunmayanlara, Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre hakkı da verilecek cezanın yarısı indirilecektir.  

(**) 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun “Tüzel Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 333 üncü maddesine göre; tüzel kişiliklerde VUK’ nun 359 uncu maddesinde yazılı kaçakçılık suçlarının işlendiğinin tespiti halinde, bu fiiller için aynı Kanunun 359 ve 360 ıncı maddelerinde öngörülen cezalar, bu fiilleri işleyenler hakkında uygulanacaktır. Kısaca tüzel kişilerde, sahte belge kullanıldığının tespit edilmesi halinde, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası bu fiili işleyenler hakkında uygulanacaktır.

2-Hakkında Vergi Suçu Raporu Tanzim Edilir.

213 sayılı VUK’nun 367’nci maddesinde; “Yaptıkları inceleme sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden Vergi Müfettişleri ve Vergi Müfettiş Yardımcıları tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ……… keyfiyetin Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi mecburidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre; vergi incelemeleri sırasında VUK’ nun 359 uncu maddesinde belirtilen kaçakçılık suçlarının işlendiğini tespit eden Vergi Müfettişleri ve Vergi Müfettiş Yardımcıları düzenledikleri Vergi Suçu Raporunu, değerlendirme komisyonunun vereceği mütalaa ile birlikte doğrudan doğruya  Cumhuriyet Başsavcılığına bildirir.

3-KDV İndirimleri reddedilir.

Sahte faturalarda yer alan katma değer vergilerinin 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/2 ve 34’üncü maddeleri gereği, ilgili dönem katma değer vergisi beyannamelerinde indirim konusu yapılması mümkün değildir. Zira; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun Vergi indirimi başlıklı  29. maddesinde;

“Mükellefler vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisi'nden bu kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak aşağıdaki vergileri indirebilirler;

a) Kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen Katma Değer Vergisi, ............” hükmü yer almaktadır.

Yine aynı kanunun indirimin belgelendirilmesi başlıklı 34. maddesinde  ise;

“ Yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisi, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebilir. ............”denilmektedir. Bu düzenleme, KDV Kanununda var olan özel bir düzenlemedir. KDV İndiriminin yapılabilmesi için iki şartın  sağlanmış olması gerekmektedir. Bu şartlardan birincisi; yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisinin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmesi (belgeler ise, vergi kanunlarına göre usulüne uygun olarak düzenlenmiş, gerçek bir mal ve hizmet bedelini belirten ve sahte olmayan belgelerdir.); ikincisi ise bu vesikaların kanuni defterlere kaydedilmesidir.

 Ayrıca; katma değer vergisinin vergileme rejimi gereği, indirime esas teşkil edecek katma değer vergisinin, önceki evrelerde hazineye intikal etmiş olması da gerekmektedir. Gerçek belgelere dayanmayan katma değer vergileri hazineye de intikal etmemiş demektir.

Neticede; mükelleflerin sahte belgeye dayandırdığı  emtia alımı (emtia alımı gerçek bile olsa)  için yüklendikleri  katma değer vergisini ilgili dönem beyannamelerinde indirim konusu yapmaları mümkün değildir.

3-Gelir/Kurumlar Vergisi Yönünden maliyet/gider reddedilebilir.

18.06.2002 tarih ve 24789 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan (306) sıra numaralı VUK Genel Tebliğinde;

 “……..Öte yandan, Türk Ceza Kanununun(3) 1 inci maddesinde suçlar; cürüm ve kabahat olarak belirlenmiş, aynı Kanunun 45. maddesinde de, cürümde kastın bulunmaması halinin cezayı kaldıracağı hükmüne yer verilmiştir.
 Buna göre; failin, fiilin oluşturduğu suçtan sorumlu tutulabilmesi için kastın mevcudiyeti gerekmekte, kasten hareket edilmiş sayılabilmesi için suçu oluşturan fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması, dolayısıyla da bunun araştırılması icap etmektedir.

 Yukarıdaki hükümler göz önüne alındığında, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin gerek düzenlenmesinin gerekse kullanılmasının kaçakçılık suçunun oluşması yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi, kastın karinesi olup, bunun ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, gerçekte yapılan bir mal veya hizmet alımı karşılığında mal veya hizmeti sağlayan tarafından kendi belgesi yerine bir başka mükellefin belgesi verilebilmektedir. Bu gibi durumlarda iş veya hizmetin mahiyetine göre belgeyi alan tarafın bu belgenin mal veya hizmetin sağlandığı mükellefe ait olup olmadığını bilemediği durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda sahte belgeyi kullanmış olan mükellefin, bu belgenin satın aldığı mal veya hizmeti sağlayana ait olmadığını bilip bilmemesi önem taşıyacaktır. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359 uncu maddede belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı söz konusu olacaktır. Aksi takdirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında  değerlendirilemeyecektir.
 Bu itibarla, kaçakçılık suçunun oluşması sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılıp, kullanılmadığının; diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Yapılan incelemelerde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek, isteyerek kullanılıp kullanılmadığının vergi incelemesine yetkili olanlarca değerlendirilmesi ve bu belgeleri bilerek kullandığı sonucuna varılan mükellefler için vergi suçu raporları düzenlenmesi, haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulması ile bu belgelerin kullanılması sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verilmiş olması halinde 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca üç kat vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.


Ancak, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasında bu belgeleri bilmeden kullandığı sonucuna varılan mükellefler adına vergi suçu raporları düzenlenmemesi ve haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulmaması icap etmektedir. Ayrıca, bu belgeleri kullanmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verilmiş olması halinde bu mükellefler adına 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.”        

denilmektedir. Tebliğ hükümlerinden anlaşılacağı üzere; sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek, isteyerek kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi yapılan incelemelerde vergi incelemesine yetkili olanlara bırakılmıştır. Vergi Müfettişi, sahte belgelerin muhteviyatında görülen mal ve hizmetlerin gerçekte alınıp alınmadığını; söz konusu mal ve hizmetler gerçekte alınsa bile  bahis konusu sahte faturaların bilerek, isteyerek mi temin edilip kullanıldığını; sahte faturaların muhteviyatında geçen emtia/malzemelerin nerede kullanıldığı ve alınan bu emtia/malzeme/hizmet bedelinin ne şekilde ödendiğini; ödemelerin (nakit, çek, senet, PTT, kredi kartı, banka aracılığı vb.) gerçek olup olmadığını; ödemelerde muvazaalı banka işlemlerinin bulunup bulunmadığını; sahte belge muhteviyatında görülen emtia/malzeme/hizmetlerin mükellefin faaliyet konusuna uygun olup olmadığını; bu belgelerde yer alan mal ve/veya hizmetlerin mükellefin söz konusu dönemdeki iş ve işlemlerinin niteliğine, stok durumuna, sermaye ve ödeme kapasitesine uygun olup olmadığını, malın sevk ve nakliyesinin nasıl yapıldığını; sahte faturalar ile maliyet/gider unsuru olan tutarın, toplam maliyet/gider içindeki oranını; gerek görülmesi halinde yapılacak kaydı envanter, randıman, karşıt inceleme, karlılık analizleri sonuçlarını; mükellefin beyan ve ifadelerini; incelemeye sunacağı ispat edici belgeleri; beyanlarını; BA- BS formlarını; sahte faturaların yüksek tutarlarda bir veya birden fazla mükelleften alınıp alınmadığını; düzenleyici hakkında tanzim olunan vergi tekniği raporlarını ve yapılacak diğer araştırma sonuçlarını dikkate alarak kanaatini belirler. Kanaatine ve vardığı sonuca göre  gelir/kurumlar/geçici vergi yönünden ilgili mevzuata göre raporlarını düzenler.

4- Üç Kat Vergi Ziyaı Cezası Uygulanır.

Vergi Usul Kanununun “Vergi Ziyaı Cezası” başlıklı 344 ncü maddesinde;

“341 inci maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.

Vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.

------“

  Hükmü yer almaktadır. Maddenin ikinci fıkrasına göre; vergi ziyaına sahte belge kullanma fiili ile sebebiyet verildiğinin tespiti halinde, vergi ziyaı cezası üç kat olarak kesilecektir. Bu fiile iştirak edenlere ise vergi ziyaı cezası bir kat olarak uygulanacaktır.

5-Özel Usulsüzlük Cezası kesilir.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 353/1 inci maddesi uyarınca; KDV dahil sahte belge tutarının % 10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesilmektedir

6-Uzlaşma Hakkından Yararlanamaz.

Bilerek sahte belge (fatura) kullanıldığının tespiti halinde, mükellefler tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalar için tarhiyat öncesi ve sonrası uzlaşma hakkından yararlanamaz. (VUK md. Ek Madde 1 ;Ek Madde 11) ( Uzlaşma Yönetmeliği, Tarhıyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği)

Mükelleflerin mağduriyete uğramamaları için, tanımadıkları bilmedikleri mal veya hizmet alımı yapmamaları, ödemeleri mutlaka banka aracılığıyla ve çekle (nama yazılı) gerçekleştirmeleri, söz konusu firmaları gerekirse yerinde görmeleri, mal veya hizmetin alındığı firma ile fatura bilgilerini karşılaştırmaları,  alımlara ilişkin bilgi ve belgeleri muhafaza etmeleri, beyanlarının faaliyet gösterilen sektörün karlılık oranlarına uyumlu olmasına dikkat etmeleri tavsiye edilir.

 

                                                                                     VMV (30.12.2015)